GÖZ GÜNEŞE
Reyhan Karaaslan
Roman
Okuma başlangıç: 14 Ocak 2022
bitiş: 2 Şubat 2022
135 sayfa/ Can Yayınları (Can Çağdaş)
Sabah saatlerinde okuyorum. Gece saatlerinde okumuyorum. Daha ilk sayfalardan; derinden, anın derinliklerine inilerek yazılmış bir roman olduğunu fark ediyorum.
Kök korkular ve yaşanmışlıklar.
Rüyalarıma, bilinçaltıma sızmasın diye sabah saatlerinde okuyorum. Kahvaltı edilmiş, kan şekeri düzenlenmiş, enerjinin yüksek olduğu sabah saatlerinde. Türk kahvemi ve gün ışığını da yanıma alarak oturuyorum kitabın başına.
Meryem, Gülsüm, Şule. İsimler bedenlerini yaratacak zihnimde.
Sonra Semi geliyor. Şule’yi ve Semi’yi düşünüyorum.
Zihnimde Şule’yi seslere hassas, duyma duyusuyla özel bir ilişkisi olan bir kadın olarak inşa etmeye başlıyorum. Bir müzik aleti çalıyor olabilirdi. Ya da hayatı boyunca dinleyici olarak
yaşamış da olabilirdi. Suskunlardan, susturulmuşlardan olabilirdi.
Yazım dili son derece etkili. Küçük bölümler. Puzzle misali küçük bölümlerle ilerliyor
hikâye. Hepsi tek tek yerlerini buluyor. Önce arıyor, sonra buluyor. Kurmaya çalıştığım
büyük resim renkten renge, şekilden şekile girerek beni de kurguya ortak ediyor. Akan
hikâyenin ötesinde berisinde, görülmeyen köşelerinde hikâyeler akıyor. Olasılıklar
denizinden avuç avuç su topluyorum.
Boyama kitabı.
Zihnimde Seniha teyze canlanıyor. Masasının başında büyüklere yeni moda boyama kitaplarını büyüklüğüne yakışır bir özenle ve tükenmeyen bir sabırla
boyuyor. Devamlı boyuyor. Edip Cansever’in dizelerinde Cemal’in iç sesiyle Seniha’nın
Günlükleri karışıyor seyrime.
İnce ama yavaş okunması gereken bir kitap. Şiire çok yakın bir yerlerde duruyor. İmgeler,
hayaller ve gerçek an arasında bir labirentte resmin bütününe ulaşmaya çalışıyorsun.
Parça parça veriyor sana kendini.
Anılarındaki bütün ihtiyarlamış kadınlardan bir suret çiziyorsun. Kendinden de çizgiler
taşıyan bir suret.
Sekiz Metre Patiska
İpuçlarını topluyorum, zanları, kestirmeleri, çıkarımları.
Hızlı zanlar ve etiketlemelerim arasında gerçek hikayeye ulaşabilir miyim?
…
Ölüyorum tanrım
Bu da oldu işte
…. (Cemal Süreya_ Sevda Sözleri’nden)
Yok, ölmüyorum…
Rüyama girdi tanrım
Bu da oldu işte…
Yemeğe misafir çağırmışım ama yemek yapmayı unutmuşum. Ve nasıl olur diye diye
saatin sesiyle güne uyanıyorum. Saati ne için kurmuştum?
Kitabın zamanı kırıldı. İçine girişim, yerleşişim ve giyişim tamamlandı. Unutmaya dair
rüyalar başladı. Yere basmak ve an’a dönmek için sert bir kahveye özelliklede çikolataya
ihtiyacım var.
S/56
Teşekkürler anne bizi unutmadığın için. Unutmaktan korktuğun için belki de bir anda
gidişin. Şimdi ben korkuyorum. Seni unutmaktan, oğlumu, eşimi, kardeşimi… her şeyi…
S/85
Kim Bilir Hangi Melek
… Saatin sesi mi baskındı yoksa sen mi tüm sesleri duyuyordun?
Evet işte bu. Sese hassasiyeti olan bir kadın Şule. Artık geçmiş hayatını daha net
şekillendirebilirim. Çello! Çellonun sesini dinleyen bir kızdı. Yan duvar konservatuar.
Duvarların gerisinden, diğer tüm enstrüman ve seslerin arasından seçip dinlediği ve hayal
ettiği o ses. Bir öğrenci belki yüz kere, bin kere Ave Maria çalışmış. Suskunluğu da o
yüzden belki. Seçtiği seslere bırakmış var oluşunu. Talep etmenin imkansız olduğu bir
hayatta, içine büyüyen bir kız.
Kitapta ilerledikçe kitabın içinde ne çok ses olduğunu fark ediyorsun. Şimdi sen de seslere
hassassın. Şırak şırak, şlok şlok, zırr zırr… onları okumadığını duyduğunu hissediyorsun.
Kapana kısılı hissetmek.
Ellerine bakıyorsun. Ellerinin farklı bir zihni olduğunu düşünmüyor muydun? Kağıda
damlayan bir lekenin peşinden giden, çizen ellerinin, hatta kelimeler döken ellerinin zihnini
düşünmüyor muydun?
S/110
Zamanı eğip bükeceğini biliyordun, diyordu kitap, senin içindeki zamanı eğip bükerek.
İçinde yaşadığın tüm anlar ve yaşanması ihtimal olanlar büklüm büklüm su yüzüne çıkıyor.
Annemi bugün aramamış olabilir miyim? Annemi artık arıyor olamayabilir miyim? Annemin
burcunda yürürken onu ne çok arıyorum. Ve en çok unutmaktan korkuyorum. Ya bu korku
kalıcı olacak mı? Unutabilecek miyim?
Bitiyor. Kitabın bedeni inceldi. Sayfaları sayılı kaldı. Yavaşlıyorum. Daha yavaş, daha
içinde. Bu da sanki bir hayatta kalma mücadelesine dönüşüyor. Bitmemesini istemenin
nedeni ne? Dilin içine çeken güzelliği mi? Şiir tadındaki satırların seni capcanlı yaşatması
mı? Yoksa bitme, son bulma korkusu mu?
Vııııııııı
Kara sinekler
İçine konamayan sinekler soluyorlar yitişin kokusunu dudaklarının kenarında.
Bu bedende kaç zamandır yatmaktasın?
Göz güneşe dönmekte.
댓글